RİZE'DE BİR ÇAY İÇER MİYİZ?
Rize'de Bir Çay İçer miyiz?
Dalgalarının kıyıya vurduğu, çay tarlalarının dağlarla sarmaş dolaş olduğu,Karadeniz'in en asi köşelerinden birinde, dağların eteğinde saklı bir hazine gibi olan Rize'den bahsedeceğim.
Neredeyse her yıl anne tarafı vesilesiyle gidiyorum. İlk olarak bu yazıda Rize'nin, Derepazarı ilçesinden ve Çeşmeköy'den bahsedeceğim. Öncelikle gittiğimiz yer "tepe" oluyor. Yani evin önüne çıktığınızda, uçurum misali bir yerle karşılaşıyorsunuz. Ordan aşağı düşseniz çaylıklardan aşağı yuvarlanabilirsiniz.
Genellikle burdan çay teleferiği salınıyor, çayları taşımak için. Millet çatıdan çatıya atlıyor ama benim hayalim şu teleferiğe binip bir havadan Rize turu yapmak herhalde.Fotoğrada dikkatli bakarsanız sağ alttaki ipi görebilirsiniz.
Manzarasını sorarsanız etkileyici.Denizi ve yeşilin binbir tonunu görebilirsiniz. Genellikle orada masa kurulup elbette "çay" içiliyor. Çay demişken, çayın sadece Rize'nin ekonomisini şekillendirdiğini sanmayın, aynı zamanda kültürünüde biçimlendiriyor.
Onun dışında yalıya indiğinizde Derepazarı sahilinede bir uğramanızı tavsiye ederim. Sahil kenarında oturmalık piknik yerleri ve salıncaklar var. Elbette güzel fakat çok sıra dışı bir yer değil. Derepazarın'dan çıkıp Rize merkezden bahsedicek olursak, çay bardağına çıkmanızı öneririm. Yıllardır gitmeme rağmen çıkmaya fırsatım olmadı.
Çay bardağına ister yürüyerek ister asansörle çıkabilirsiniz. Her katta birbirinden güzel tablolar bulunuyor. Canlı olarak görmesemde videolardan bakmıştım. Çay bardağında terasada çıktığınızda manzarayı seyredebilirsiniz. Rize'nin kapalı havasını göz önünde bulundurmazsak renkli fotoğraf karelerinin çıkacağını umuyorum.
Ayrıca Rize demişken mutfağından bahsetmemek olmaz. Hamsili pilav, muhlama, karalahana çorbası ve kuymak gibi yöresel lezzetleri, ziyaretçilerin damaklarını şenlendiriyor.Tabi ben böyle diyorum ama muhlama hariç hiçbirini sevmiyorum. Her ne kadar Karadeniz kökenli olsamda hamsiyi hiçbir zaman severek yemedim. Neyse orasını geçelim.Eğer olurda doğa yürüyüşlerine çıkar bir mola vermek isterseniz, bölgedeki lokantalarda yöresel yemekleri tadabilirsiniz.
Başlığıda bu şekilde koymamın sebebi tamamen Reşat dayımızla alakalı. Ben ilk gittiğimde ,(ortalama 5-6 yaşlarımda) avluda tostumu yerken bahçeden içeri kurban bayramında kesilmekten kaçan devasa bir inek girmişti.Çok komikti aslında ama o zaman biraz korkmuş olabilirim. Neyse sonra biz İstanbul'a gitmiştik, Reşat dayımada o zamanlar anlatmıştım inek muhabbetini.Tabi aradan bir sene felan geçmiş. Rizeyi'de pek sevmediğimi söylemiştim. O da "Biz seninle Rize'de bir çay içelim, ben sana sevdiririm bu şehri. " demişti.
Sonra 2-2,5 sene sonra beni gerçekten yalıya çay içmeye götürmüştü. Eğer Rize'ye gitmek için bir sebep arıyorsanız birinin size "Rize'de bir çay içer miyiz? " demesinin yeterli olacağını düşünüyorum.Nedense hem gitmeme hem sevmeme imkan sağladı.
Yorumlar
Yorum Gönder