SAHİPSİZLER DİZİSİ

-

Sahipsizler:Aile, Kan davası Ve Hayatta Kalma Mücadelesinin Hikayesi


Sahipsizler dizisi her çarşamba STAR TV ekranlarında yayımlanmaktadır. Dizideki en önemli faktörün kan davası olduğunu söyleyebiliriz. "Sahipsizler" adlı bu dizide altı kardeş önemli rol almakta. Bu altı kardeş doğduklarından beri ormanda yaşamış, anne ve babaları onlara orman hayatını aşılamıştır.Ayrıca bu anne ve baba kendini 20 yıl önce öldü olarak göstermiştir. Ta ki bir gün anne ve babaları ormana gelen ve onların peşinde olan silahlı adamlara kurban gitmişlerdir. Çocuklarının gözleri önünde acımasızca öldürülmüşlerdir. Kardeşlerden en büyüğü olan Azize'ye, annesi ölmeden önce son kez dediği şey "Artık anne sensin" olmuştur.En sonunda bu altı kardeş bir yolunu bulup ormandan çıkmış ve gizlice bir kamyona binip İstanbul'a doğru yola çıkmıştır. Tabi bu sırada adamlar hala peşlerindedir.Onlar için asıl hayat şimdi başlayacaktır çünkü anne ve babaları çocuklarını gerçek hayattan uzak tutarak onları ömür boyu koruyabileceklerini sanmışlardır.İstanbul'a vardıklarında bildikleri tek bir şey vardır, o da babalarının yakın bir dostu olan Aslan abileriydi. Eğer onu bulursalar kendilerine sahip çıkabileceğini düşünmüşlerdi.Ne kadar arasalarda Aslan abilerini bulamamışlardır. Tabi bu sırada annelerinin son yadigârı olan altın bileziği dolandırıldıklarından ötürü maalesef kaybetmişlerdir. Acımasız şehir hayatıyla işte bu zaman tanışmıştır. Lakin bir gün bu altı kardeşe Yusuf adında bir genç yardım etmiş ve onları gizlice evlerinin altındaki kiler tarzında bir yere kalmaları için götürmüştür. Kardeşler her ne kadar güvenmekte zorlansalarda sokakta kalamazlardı çünkü peşlerinde kan davasından ötürü adamlar vardı. Ayrıca küçük kardeşlerini soğuğa mahkum edemezlerdi. Onlar bu kilerde kaldıkları süre birbirlerine sözler vermiştir ve kurallar koymuşlardır. Onlar için en önemli söz:

"Asıl her şey biz birbirimizden ayrı düştüğümüzde biter. " 

şeklindedir. Bu kilerde kaldıkları sürede bir sürü şey yaşanmıştır. Yusuf'un asabi babası onları görmüştür. Yusuf'un ailesi (annesi hariç) bu durumu hiç hoş karşılamamıştır ve onları kovmaya çalışmıştır. Herkes gittikten sonra en sonunda Haşmet yani Yusuf'un babası çocuklara kalmaları için depozito ve 9.500 lira kira istemiştir.Tabi Yusuf, babasının bir kiler için bu kadar para istemesinden haberi yoktur. Kardeşler bunu kabul etmiştir. Altı kardeşten en büyüğü olanlar Azize ve Cemo kendilerine iş bulmak zorundadırlar.Bu altı kardeş, ne hastalandıklarında hastaneye gidebilir ne de peşlerindeki adamlardan korunmak için bir polise gidemezlerdi.Çünkü polise gittiklerinde küçük kardeşlerini ellerinden alabilirlerdi.Ayrıca kimlikleri bile yoktu. Bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalışan bu altı kardeşi en sonunda bir şekilde kan davaları olan adamlar onları bulmaya yaklaşmıştır. Altı kardeş apar topar kaçmaya yeltenirken Yusuf onlara izin vermemiştir. Ve altı kardeşe 

"Böyle kaçarak kurtulamazsınız, gelin inat etmeyin amcama gidelim. O her derdin çaresini bulur. " demiştir. Yusuf'un amcası ,mahallenin babası olarak bilinir ve Cevdet Baba olarak anılırdı. Kardeşlerin artık başka çaresi olmadığı için en sonunda Cevdet Baba'nın yanına gitmişlerdir ve oturup başlarına gelen her şeyi anlatmışlardır. Babalarının bal sattığını, bir Aslan abileri olduğunu vesayre. Tüm hikayeyi dinleyen Cevdet Baba artık her şeyi anlamıştır. Kardeşler ormandayken aralarında hep Aslan abi derlerdi onun da adının Aslan olduklarını düşünürler, başka da hiçbir şeyini bilmezlerdi.Meğerse Aslan abileri dedikleri kişi aslında Cevdet Babaymış. Cevdet Baba "Artık yanınızda ben varım" demiştir. Altı kardeş başlarında artık birinin olmasına çok mutlu olmuştur. Cevdet Baba gereken her şeyi yapmış ve onları elinden ne geliyorsa korumaya çalışmıştır. Fakat elbette bir gün kan davalı adamlar onları bulmuştur. Gerçek şu ki: kardeşlerden en büyüğü olan Azize'nin gerçek babası aslında başkasıdır. Azize'nin annesi zorla kaçırılmıştır fakat bir gün sevdiği adam onu kurtarmış ve kaçmışlardır. Tabi bu sırada kadın Azize'ye hamiledir. Ve iki aile arasında bir kan davası başlamıştır. Altı kardeş gerçeğin ağır yüküyle ayakta zor durmuşlardır. Fakat Azize, her ne kadar Yavuz adındaki adamın kendisinin babası olduğunu söylesede bunu kabul etmemiş, kendisini ormanda büyüttüğü babası olan Rıfat'ı babası olarak görmeye hala devam etmiştir. Fakat kardeşi Cemo'nun başına dayanan silah yüzünden onu kurtamak için Yavuzla beraber gitmek zorundadır. 


Dizi bu şekilde devam etmektedir. Dizinin final tarihi belli değildir. Reytingleri ve kadrosu iyi olan bu diziyi izlemenizi tavsiye ederim.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YENEN VE YENİLEN

-
"Zafer zafer değildir.  Yenilen düşman yenilgiyi kabul etmedikçe" diyor Claudianus. Zafer yalnızca karşı tarafın teslimiyetiyle mi geçerli oluyor? Bu duruma gerçekten katılmıyorum.  Zafer çok yönlü bir kavramdır. Burda gelip "Zafer nedir?" diye açıklamayacağım. Zafer zaferdir. İçinde hile, yalan olmadığı sürece. Hilenin, yalanın olduğu yerde zafer değil yalnızca kendini kandırmak olur. O kişilere acıyorum.  Zafer sadece fiziksel bir mücadeleyi kazanmak değildir. Aynı zamanda içsel bir mübarezeyi de içinde bulundurur. Kişinin kendi içindeki zaferidir, zorlukların üstesinden gelmesidir.  En önemlisi de nedir biliyor musunuz? Kendi korkularını yenmesi, sınırlarını aşmasıdır. İçindeki en büyük zaferi budur.  Bağımlı birini düşünün kendi sınırlarını aşıp bağımlılığından kurtulması.  Veya öfke problemi olan birinin öfkesini yenip kendini kontrol altına alması. Bunlar hafife alınacak şeyler değil.Bireyin içindeki zaferi hiçte kolay olmuyor. Belki bunu başkalarında...
Devamı

FİKİRLERİN DURAĞI:TARTIŞMAK

-
  Tartışma ve kavga kavramları aynı şeyler değildir.Peki nedir arasındaki fark? Çok net bir cevabı var aslında bu sorunun. Kavga kötülükten, tartışma ise bilgiden doğar. Bir kaç sene önce sınav kağıdına yazdığım bir cümleydi. Tartışma:Bir konuyla ilgili karşıt düşünceleri karşılıklı olarak öne sürme ve savunma manasına gelir. Tartışmanın amacının,olması gerekenden sapmaması lazım. Amacımız, doğruyu bulmak ve karşılıklı anlayış geliştirmek olmalıdır, kişiyi yargılamak veya alay etmek değil.   " Çatışmadan tartışılamaz. "  diyor Cicero. Yani fikir ayrılığı olmadan karşıt düşünceler, karşıt düşünceler olmadan da tartışma olmaz. Daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir dünya için, tartışmak gerek aslında. Kulağa "tartışmak" kelimesi hiç hoş gelmeyebilir. Fakat başta da dediğimiz gibi; tartışmak, kavga etmek değildir.Gelecek için yaptığımız planlar bile fikirler üstüne olmuyor mu? Kendi içimizde, kendimizle tartışıyoruz bazen. O yüzden tartışma yaşam için gerekli bir fak...
Devamı

BİR VİRGÜLÜN SONU

-
Hani kalemi tuttuğunuz elin orta parmağında bir iz vardır ya, işte o iz sizin bütün hayatınızın küçük bir özeti gibi bir şeydir. O ize bakarken aslında hep aynı şeyi düşünüyorum.Okul hayatı sadece bir döngüden farksız değil.Sonunda bir şeyler öğrendiğinizi sanıyorsunuz fakat çok geçmeden  yorgunluk, öğrendiklerinizin anlamını  sarhoş edermiş gibi bulanıklaştırıyor.Böyle de hiçbirinin bir anlamı kalmıyormuş gibi geliyor. Kitabınızın kapağını kapattığınızda her şey bitti sanıyorsunuz, sanki yarınlar yokmuşçasına. Kafamızı yastığa koyduk gün bitti meselesi artık "bir noktanın değil bir virgülün sonu gibi. " Her şeyin bittiğini sandığınızda,, bir sonraki gün başlıyor, bir öncekinin yüküyle. İşte bu döngüde bir şey fark ediyorsunuz, o iz sadece  bir öğrencinin değil, düşünen bir bireyin, kendini sorgulayan, büyüyen ve değişen bir insanın da izidir. O iz, aslında her gün bir adım daha ileri gitmek için verdiğimiz mücadelenin izidir. Bugünlük bu kadardı(,) 
Devamı